Yönetim ve dış ilişkiler [
Kırım Sarayı "Hansaray"ın dıştan görünüşü.
Kırım Hanlığı'nın ilk başkenti Salaçık'tı, 1532'de I. Sahip Giray başkenti Bahçesaray'a taşıdı.Hanlık buradaki "Hansaray"dan yönetiliyordu.[8]
Osmanlılar Kırım yarımadası'nın kıyılarını Cenevizliler'den alıp, buraları Kefe Sancağı'na bağlarken, Kırım Hanlığı da geride kalan bölgeyi; kuzeydeki bozkırları ve bugünkü Ukrayna'daki bazı şehirleri yönetiyordu.Kırım Hanı Osmanlı sultanı tarafından atanmıyor, ama başa geçmek için sultandan onay alıyordu. [9] Kırım Osmanlılar için daha çok müttefik devlet statüsündeydi; Kırım hanları, Kırım'da kendi adlarına para bastırıyor ve kendi adlarına hutbe okutuyorlardı.Osmanlılar da Ukrayna bozkırlarının sadece Kırım yönetimine ait olduğunu kabul ediyordu.Osmanlılar Kırım Hanlığı'ndan vergi almıyor, hatta seferlerde başarılı olurlarsa onlara vergi bile ödüyorlardı.[10]
Kırım Hanlığı dış ilişkilerinde bağımsız bir devlet gibi davranabiliyordu; 16. ve 17. yıllarda Moskova'ya karşı Lehistan ve Kozaklar ile yapılan ittifaklar bunu doğrular niteliktedir.
Hanlık 18. yüzyıla kadar Osmanlı Devleti'nin herhangi bir etkisi değerlendirmeye alınmadığında bile Avrupa'nın en önemli güçlerinden biriydi.[11]
Ekonomi ve ordu
Kırım Hanlığı'nın ekonomisi deniz ticareti ve yapılan seferlerin başarısı ile doğrudan alâkalıydı.
Hanlık, Osmanlı Devleti'nin Avrupa seferlerine çokça asker gönderiyordu, bir süre sonra Kırım süvarileri Osmanlılar için vazgeçilemez askerler olmuşlardı. Savaş kazançları ise hem Osmanlı ekonomisine hem de Kırım ekonomisine yarıyordu, bu yüzden Osmanlı orduları Avrupa'da geri çekilmeye başlayınca Kırım ekonomisi de bozulmaya başladı.
Kara ordusu esas olarak atlılardan oluşmaktaydı. Atlılar; hanın kapıkulları, merkez askerleri ve kabile-boy kuvvetleri orduyu oluşturuyordu.
Kapıkulları, maaşları Osmanlı sultanı tarafından verilen hanın hassa kuvvetleriydi; ilk defa 1532'de Sâhip Giray İstanbul'dan gönderilirken, yanına padişah tarafından 60 topçu, 300 cebeci, 1.000 sekbandan mürekkep bir kuvvet ile 40 müteferrika, 30 çavuş ve 60 tımar ve zeamet sahibi verilmiş idi. [12]
Kırım kuvvetlerinin esas kısmını teşkil eden atlılar ise klâsik bozkır geleneklerini bozmayan, bu yüzden de ateşli silâhlara rağbet etmeyen askerlerdi. Hanlığın topçu ordusu ise yoktu, Osmanlılar da, Kefe üzerinde zaman zaman uyanan iddiâlar sebebi ile, hanlığın bir topçu kuvvetine sahip olmasını istememişlerdi.[13]
Kırım Orduları'nın aynı Osmanlılar gibi "sefer" dedikleri büyük askeri harekatlar han tarafından yönetiliyor ve bunlara fazlaca asker katılıyordu."Çapul" denilen küçük saldırılar ise genelde bir asilzadenin askerleri tarafından hanın yabancı devletlerle yaptığı anlaşmalara uyarak dikkatle seçilen bölgelerde yapılıyordu.Çapullardan çokça köle ele geçiriliyordu.[14]
Kırım için bir diğer önemli gelir kaynağı da kölelikti.Tatar askerlerinin "bozkır hasatı" adıyla Rusya bozkırlarından ve Kafkaslardan topladığı insanlar gerek köylerde çalıştırılmakta, gerekse satılmaktaydı.Bu kölelerin gelirinden han yüzde 10 ila 20 arasında değişsen "savğa" adlı bir miktar pay alıyordu.Bazı araştırmalara göre Kırım Hanlığı'nın yaşadığı süre içerisinde Ukraynalı, Kafkas, Çerkes, Rus, Leh gibi bir çok milletten toplam 3 milyon kişi köle pazarında kullanılmıştı.Bu kölelerden en ünlülerinden biri de Hürrem Sultan'dı.[15]
Özellikle Kefe en önemli köle pazarlarından biriydi.[16] |